Kuşumun Hayatı


 Onun Adı: Sarı

  "Muhabbet kuşu alalım, Sinem. Ne güzel cik cik eder, evde ses olur" diye tutturduğum  bir zamandı…   

Kuş ile ilgili ilahi mesaj gecikmeden geldi. Mesajın ilahi oluşundan emin değilim ama evren kesinlikle boşlukları sevmiyor, bu belliydi.

Ortak bir arkadaşımızın annesi böbreklerinden rahatsızlanmıştı. Evde herhangi tüylü bir hayvanın bulunmaması gerektiğinden: ‘Bir çift kuşum var, getirsem bakar mısınız?’ dedi. O konuşurken, gözlerimden kalp emojisi fırlıyordu. Hemen getirebilirsin, 'Leydi’den sonraki kıymetlilerimiz olur' dedim. Smeagol gibi davranıyordum.
  
Arkadaşım bir hafta sonra kuşu getirdi… 
Neden sadece bir tane? Bu kuş çift değil miydi? Eşiyle gelmeyecek miydi?

O lanetliydi. Tam da bize geleceği günün sabahı arkadaşım kafesinin altını temizlerken Sarı'nın kocasını kaçırmıştı. Zavallı Sarı, medeni durumu ‘dul’ olarak geldi…

Sarı ile birlikte hanede dördüncü kuralı tamamladık. 4 YALNIZ DİŞİ...


Sarı bariz mutsuzdu. Sürekli cak cak diye ötüyordu, diğer muhabbet kuşları gibi güzel bir ötüşe de sahip değildi. Üstelik agresifti de, parmaklarımızı ısırıyor yemini bile zor değiştiriyorduk. Tabi kolay değil ne de olsa yabancı bir yuvadaydı, eve girdiği andan itibaren hem eşini kaybetmiş, hem de ona sürekli salya akıtan bir köpekle karşı karşıya kalmıştı. Sarıya biraz zaman verip, üstüne gitmemeye karar verdik. Onu günde birkaç kez salıp, yakalamak için debelensek de; yeni evine alışmasını bekledik.   

Birkaç ay sonra… Sarı hala kendine dokundurtmuyor ve o berbat sesiyle kulaklarımızı katletmeye devam ediyordu. İçten içe Sarı’nın normal olmadığını ve davranışlarının altında yatan sadizmi düşünmeye başlamıştım ki; takip eden günlerde arkadaşımız ziyarete geldi. Meğerse Sarı ilk kocasını ve 2 çocuğunun kafalarından gagalayıp öldürmüş. Bize gelmeden önce kafesten kaçan ise onun 2. kocasıymış. Dehşet içinde arkadaşımın anlattıklarını dinliyordum, bunca zaman kendimi gereksiz yere suçlamıştım meğerse lanetlenen o değil; bizmişiz...

Doğruca telefona yöneldim. Müge Anlı'yı aramayı düşünüyordum.


-Müge Hanım merhaba aradığınız katil muhabbet kuşu burada!
-Merhaba nasıl yani, muhabbet kuşu mu?
-Evet Müge Hanım. İlk kocasını ve 2 çocuğunu öldürmüş. 2. kocası sahibi tarafından temizleme sırasında kafesten kaçırıldı sanmıştık ama hür iradesiyle karısından kaçmış!

Teorilerim elbette vardı ama 3 yıllık yaşamında dünyaya olan nefretini anlayabilmiş değildim. Sarı için gerekli olan Hayvan Psikiyatri Kliniği gibi bir yerde tedavi olmasıydı. Sadece yurt dışında hayvanat bahçelerinde bu tarz insanlar çalışıyor, yaygın olmamasını bir türlü anlayamıyorum… İşe yarayan tedavi yöntemini veya öneriyi de henüz bulamadım. Sarı'yı tanıdıktan sonra pasifloranın bir de hayvanlar için üretilmiş olanı çıksa ne kadar rahat edeceğimin hayalini kurmaya başladım...

5 aydır bizimle yaşamasına rağmen asgari şartlar altında anlaştığı tek canlı Leydi. Çünkü leydi fazlasıyla sevgi dolu bir köpek. Sarı birkaç kez gözünü oymaya çalıştı ama çok şükür büyük bir köpek olduğu için öldüremeyeceğine emin gibiyiz.

Hala kızgın ve nefret dolu...Sarı yem kabını kafasıyla ittirip, özellikle kafesinin dışına gelecek şekilde yemlerini döküyor. Salıkken pencere kenarındaki süngerleri söküp yere atıyor, hangi büyüklükte parçaladığını görmek için yukarıdan attıklarına bakıyor, bir sonrakinde daha büyük bir sünger parçası koparıp kendi rekorunu hırsla egale etmeye çalışıyor.

Omzumuzda dolaşması ya da 'Babacık' demesi gibi planlarımız ütopik hayal oldu. Ondan bize karşı uyumlu ve hoş sohbet olmasını beklemeyi bıraktık.

Artık kafesin kapağını kapatmıyoruz. Belki de bir gün tamamen yanlışlıkla açık bırakılmış pencereden özgürlüğüne kavuşmak ister... 

Umarım bir gün hayata ve bizlere olan nefreti geçer...
Şimdilik sesi kısılsa o da yeter :)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hayat Veren İş

Robot Oyuncu Aypera

Bir İş Görüşmesi